11 Eylül 2019 Çarşamba






Sevgili Okurlar; Hepinize Merhaba,
Bu ay Doğadan Nesile Nesilden Bilime- Erasmus +Ka101 projemizin 5. Blok yazısıyla yeniden birlikteyiz. Bugünkü sohbetimiz Reggio Emilia Yaklaşımında Çevre ve öğretmenin Rolü üzerine olacak. Umarım ki sohbetimizin  sonunda  siz  değerli okurlar  çeşitli  makale ler  ve kitaplardan  derleyip  düzenlediğim  bu  bilgileri  kendi  pratiklerinizde  kullanabilirsiniz. Keyifli okumalar  diliyorum.
REGGİO EMİLİA ORTAMINDA 3. ÖĞRETMEN: ÇEVRE
Eğitim, genellikle ebeveynlerin ve öğretmenlerin sorumluluğu olarak görülür. Ülkemizde ise bu durum daha vahimdir. Ebeveynler çocukların eğitiminden tamamen okul ve öğretmeni sorumlu tutarlar. Neredeyse hepimizin başına gelmiştir. Çocuğun eğitim hayatında sağladığı bir başarı varsa bu ailenin gurur kaynağıdır. Başarısızlıklar ise öğretmenin ilgisizliğine ve yetersizliğine yorulur. Oysaki tüm bu anlayışların üzerine Reggio Emilia Yaklaşımı öğretmen ve ebeveyn arasında 3. bir eğitimci tanımlar: ORTAM.
Sınıfta  aynı  anda  bulunan  3 eğitimci. Sizce de kulağa  çok hoş  gelmiyor mu? Biraz açıklayalım bu cümleyi. Genellikle  eğitim  ortamını  bir insanın  olduğunu  düşündüğümüz  gibi  canlı  olduğunu düşünmeyiz; bunun  yerine  onu, insanın  hayal  gücünün  ve  çalışmasının  bir sonucu olarak  görürüz.                     ( Arendt,1958;Frye,1963) Reggio Emilia  yaklaşımınınd a benimsediği  gibi  ortamı  canlı  bir  eğitimci olarak  görerek,  çevremizdeki  olanaklardan  en  üst  düzeyde  yararlanarak  aslında  çevremizin çocukların öğrenme  hayatlarında  nasıl  büyük  bir  paya  sahip  olduğunun  farkına  varmaya başlayabiliriz.
REGGİO EMİLİA YAKLAŞIMINDA MEKÂNI KONUŞTURABİLMEK
Kendimizi düşünelim, öncelikle çevremizde görebildiğimiz şeyleri düşünmeye yatkınızdır. Ancak bulunduğumuz ortam gördüklerimizden çok daha fazlasıdır.  Tarr (2001, 2004), anaokulu ve ilkokul sınıflarındaki ortam üzerine yaptığı çalışmalarda bir çocuğun penceresinden bakarak çocukların yalnızca içinde bulundukları ortamı nasıl gördüğünü değil, o ortamda neler hissettiğini de anlamaya çalışmıştır ve düşüncelerini aşağıdaki sözlerle ifade etmiştir.
“Köşedeki küçük bir sandalyeden bakarak, duvara asılı panoları bölümlere ayıran 19 farklı, süslenmiş ve renkli sınır saydım. Panolar kelimelerle doluydu: Kelime duvarı, sınıf kuralları, bir takvim, alfabe, numaralar, şekiller ve renkler, her biri bir mesaj içeren ve en az 50 tanesinin yüzünde büyük U harfine benzeyen bir gülümseme olan bir dolu kartondan insan ve hayvan figürü…. Gökkuşakları, cüceler ve keselerce altın gözümün önünde sallanıyordu.” (Tarr, 2004, sy. 88)
Tarr (2004), bu görsel kalabalığın çocukların konsantrasyonunu nasıl etkilediğin i merak etti. Ayrıca malzeme seçiminin ardındaki  içerik  mesajlarını ve bu ticari kalıplaşmış  görüntüler  yığınının, gerçekten  yaşanmış  deneyimlerden  öğrenilen  her şeyi  susturup  susturmadığını  sorguladı (Tarr, 2004).
Reggio Emilia yaklaşımını benimseyen eğitimciler olarak mekânı konuşabilir kılmak ve karşılıklı etkileşime açmak bizim elimizde. Sınıfa küçük aynalar  asmak,resim sehpasını gün ışığına yakın yerleştirmek,çocukları  heyecanlandırmak ve ilgilerini  uyandırmak için mutfağa  bir pizza  kutusu koymak,tahta  blokların  arasına  kağıt ve kalemler  yerleştirmek   ya da  sınıfa ilk  girdiklerinde   burunlarını  uyaracak  aromatik  kokular  kullanmak  , gruplama becerilerini   desteklemek için şeffaf kutular  kullanmak  ,oyunlarında  kullanmaları  için  farklı renk   ve  şekillerde  makarnalar  gibi  gerçekçi nesneler kullanmak  yapabileceğimiz  basit  uygulamalardan  sadece  birkaçı.
Kendi sınıflarımızı  düşünelim  ya da evimizdeki  oyun ortamını  . Çocuklar  blokları  yere ya da  boş bir masanın  üstüne  dökmeye  nasıl  alışkınlar.. hayal gücünü, yaratılıcılığı ve öğrenmeyi  olumsuz yönde  etkile yen bu  alışılagelmiş   davranış kalıplarını  ve malzemeleri bir  kenara  bırakıp  yerine  çocukları keşfetmeye , her an  farklı şeyler  öğrenmeye  teşvik eden  malzemelerle  değiştirmenin  zamanı  çoktan  geldi. Bırakalım  çocuklar  kendi  boylarına  uygun  raflarda , şeffaf   kavanozlarda  ışığı yansıtıp deniz  kabuklarını , düğmeleri,  boncukları, telleri, çam  kozalaklarını  , kuru  yaprakları, metalleri,  pulları  vb. Malzemeleri  rahatlıkla  bulabilsinler..,
REGGİO  EMİLİA YAKLAŞIMININ  PUSULASI ; ÖĞRETMENDİR.
Bu yaklaşımın en  önemli  özelliği  öğretmenin  öğrenen  olarak  görülmesidir. Öğretmen her  çocuğun  kendine  yetecek biçimde  hareket etmesi ve bilgiyi  yapılandırması  için  ortam ve imkan  sağlamaktadır. Kendini  bir pusula  olarak  görmekte  ve çocukların  öğrenme  macerasına  onlarla  birlikte  atılmaktadır.
Öğretmen  çocuklar  için  kaynak  konumundadır. Çocuklara   sorular  sorar , çocukların  fikir  ve hipotezlerini  keşfeder. Çeşitli  öğrenme  -öğretme  durumları  yaratır. Öğrenme  sürecinde  keşfetmenin  zevkini  çocuklarla  birlikte  yaşar. Bu yaklaşımının  temel  varsayımlarından  biri de  çocuklar  ve öğretmenler  arasındaki  ilişkinin  karşılıklı  saygı ve işbirliği  temelinde  olduğunda  çocukların   sosyal  ve akademik  olarak  daha  iyi geliştikleridir. Öğretmenler  sınıfın sosyal  yapısını  güçlendirmek  için  çocukları  desteklemekte  onların  sınıf  içindeki  öğrenme  tecrübelerini  planlamalarına  yardımcı  olmaktadırlar.
REGGİO EMİLİA ÖĞRETMENLERİ GÜNLÜK PLANDA ESNEKTİR.
                Reggio  emilia  öğretmenleri  günlük  planlarında  oldukça  esnektir. Proje  çalışması esnasında ise  çocukların ilgilerinin  hangi noktada  yoğunlaştığına dikkat  etmekte  ,notlar  almakta , çocukların  materyalleri  kullanış  şekillerini , yaratıcılık  seviyesini  ve öğretmene  sorduğu soruları  yakından  gözetmektedir. ,
REGGİO EMİLİA ÖĞRETMENİ ÖZVERİLİDİR.
Reggio emilia  yaklaşımından  esinlenen  okullarda  öğretmenlerin  2'den fazla  kolu, 2'den  fazla  gözü ve 2'den  fazla  kulağı  vardır.Çünkü  öğretmenler  çocukların  ilgi  ve öğrenme i steklerine  uygun planlar  yaparlar.Bu okullarda  öğretmen  hem  rahat  hem de çok dikkatlidir.Fikir  ve iş üretmek , çocukların  bilgiyi  keşfedecekleri  yollar  bulmak  öğretmenlerin  yükü olarak  görülmez.
HEP ÇOCUKLAR DİNLEYECEK DEĞİL YA ; ÖĞRETMEN ÇOCUKLARI  DİNLER.
Proje  temelli  öğrenmenin  önemli olduğu  bu  yaklaşımda  öğretmen  çocukların ilgi   istek  ve ihtiyaçları  doğrultusunda  projenin  sınırlarını çizerken , projelerle   meşgul  olan  çocukları  keyifle  gözlemlerler , bazen  onu  direk  destekleyerek ,  bazense  onu n  önünde  onu  daha   ileri çekmek için  provoke  eder. Yeni  fikirleri  görmeye çalışır.
 Sonuç  olarak   Reggio  Emilia  yaklaşımında  okul  öncesi  eğitimin  özüne  ve çocukların doğasına  birebir  uyum sağlayan  , çocukların  ilgi  ve meraklarını  hep üst düzeyde  diri  tutan  bir  çevre  ve bu çevrede onlara  ışık tutan  bir  öğretmen  söz konusu.  Çocuklarımıza  hayal güçlerini  ve yaratıcılıklarını  zorlayacak   keşiflerle  dolu  yeni  yollar  sunabilmek  ve bu yolda  onlara  pusula  olmak  dileğiyle....Bir sonraki  yazımızda  görüşmek  üzere.

                                                                                                         Meryem SEZER

16 Mayıs 2019 Perşembe

PROJENİ SÖYLE



Çocuklar doğuştan itibaren gelişimlerinin her döneminde çevrelerini meraklı gözlerle izlerler ve büyümeye başladıkça bilmediklerini sorarak öğrenmeye çalışırlar. Etrafımızda gerçekleşen durumlar, algıladığımız her doğa olayı fen bilimlerinin konusu olabileceğinden, çocukların sorularına verilen cevaplarla onların fen bilimlerinde şemalar oluşturmalarına olanak sağlar. Bu dönemde doğru aktarılan fen ile ilgili bilgi ve beceriler onların gelecekteki öğrenmelerini ve bu alana olan ilgilerini büyük ölçüde etkileyecektir.
Bilimsel süreç becerileri, toplumdaki her bireyin bilim okuryazarı olabilmesi için sahip olması gereken becerilerdir. Çocukları bilim ile tanıştırmada en iyi zaman onların çevrelerindeki dünyayı merak etmeye başladıkları okulöncesi dönemdir. Okulöncesi öğretmenlerinin çocukların bu doğal meraklarından faydalanarak, onların temel bilimsel süreç becerilerini yaparak ve yaşayarak geliştirebilecekleri bir eğitim ortamı yaratması gerekir. Özellikle okulöncesi dönemde eğitim ortamı yaratılırken uygulanabilecek en etkili yöntemlerden biri PROJE TABANLI EĞİTİM’dir.  Zenginleştirici ve üretici proje çalışmalarının kullanımı çocukları öğrenmeye daha istekli hale getirmektedir. Okul öncesi dönem eğitiminde yürütülen proje çalışmalarıyla erken çocukluk eğitimine önemli katkılar sağlanacağı düşünülmektedir (Anlıak, Yılmaz, ve Şahin Beyazkürk, 2008).
Proje Tabanlı Eğitimle çocukların, araştırma yaparak gerçek yaşamla doğrudan ilişki kurarak, bilgiyi kendileri inşa edebilirler. Ayrıca süreç boyunca özgürce davranabilir, kararlar alabilirler. Bu durum ise, çocukların çalışmaya yönelik motivasyonlarını arttırır ve tahmin etme yeteneklerini geliştirir. Okulöncesinde Reggio Emillia yaklaşımının ana teması olan proje tabanlı eğitim çocukların doğa ile iç içe olarak projeler yardımıyla etkin öğrenme süreci geçirebilmelerine olanak sağlamaktadır. Peki Proje Tabanlı Öğrenme Nedir?
Proje tabanlı öğrenme 1980’lerden beri yükseköğretimde özellikle tıp, hemşirelik ve mühendislik eğitimlerinde sıklıkla kullanılmaktadır. Son yıllarda da eğitimde ve yeni olarak da okul öncesi eğitimde kullanılmaya başlamıştır. Okul öncesinde problem ve proje tabanlı eğitime yer verilmesinin amacı, çocukların her birini bilim adamı ya da mühendis yapmak değildir. Buradaki amaç yaşadığımız dünyada çocuğa temel düşünme becerilerini, bu karmaşık dünyada kendini koruma ve çevresini tanıma ve git-gide büyüyen hayat problemlerini çözme yeteneği kazandırmaktır (Şahin, 2000). Bu çerçevede projeler “başı, ortası ve sonu olan iyi hikâyelere” benzetilmektedir (Chard ve Katz, 2000). Çocukların yaş gruplarına, okulöncesi kazanımlara uygun oluşturulan projelere yapılan en güzel benzetmedir aslında “Hikâyedir”. Eğitimci süreci hayal eder ve çocuklar bu hayale kendi hayallerini de ortak ederek birbirinden bağımsız öğrenmeler oluştururlar.
Sonuç olarak okullarımızda uyguladığımız Reggio Emillia yaklaşımı da temel alan proje tabanlı eğitim okulöncesi çocukların kendilerini, çevrelerini keşfetmelerine olanak sağladığı gibi biz eğitimcilerinde mesleki olarak yeterliliğini bir o kadar artırmaktadır. Uygulanması keyifli olan bu yaklaşım sayesinde hem öğretmenin süreci yönlendirme becerisi hem de çocuklarla olan iletişiminde önemli katkılar sağladığında uygulanabileceği her okulöncesi alanda PROJE TABANLI EĞİTİMİ kullanmanız dileğiyle…
                                                                                                                                            
                                                                                                     ZEHRA GÖZDE GEDİK

7 Nisan 2019 Pazar

NEDEN REGGİO EMİLİA


OKULLARIMIZDA NEDEN REGGIO EMILIA YAKLAŞIMI BENİMSENMELİ


Merhaba  Doğadan Nesile Nesilden Bilime-Erasmus+Ka1 Projemizin 2. Blog yazısıyla yeniden birlikteyiz. Bu yazımızda sizlere yaklaşımın öncüsü olan Lois Malaguzzi’nin sözlerinden yola çıkarak okullarımızda neden Reggio Emilia yaklaşımını benimsememiz gerektiğinden bahsetmek istiyorum.

REGGÄ°O EMÄ°LÄ°A ETKÄ°NLÄ°K ile ilgili görsel sonucu“Çocuk 100 dilden oluşmuştur.Onun 100 dili, 100 eli,100 fikri,100 düşünme yolu, 100 oynama yolu, 100 konuşma yolu vardır.100…Her zaman 100 dinleme yolu,100 sevme yolu,şarkı söylemek ve anlamak için 100 zevki,keşfetmek icat etmek ve anlamak için 100 dünyası,çocuğun100 dili vardır ve yüzlerce fazlası…Ama 99 ‘unu çaldılar.Okul ve kültür başı bedenden ayırdılar.Çocuğun elleri olmadan düşünmesini,kafası olmadan yapmasını, dinlemesini ve konuşmasını,anlamadan zevk almasını,sadece bayramlarda sevmesini ve şükretmesini söylediler.Çocuğa orda var olan dünyayı keşfetmesini söylediler ve 100 ‘ün 99 ‘unu çaldılar.Çocuğa iş ve oyunun ,Gerçek ve fantezinin,bilim ve hayalin ,gökyüzü ve yeryüzünün neden ve rüyanın birbirine ait olmayan şeyler olduğunu söylediler. Ve hatta çocuğa 100 ‘ ün orada olmadığını söylediler.Ama çocuk diretti ve dedi ki ‘’ yolu yok … 100 orada’’ Louis Malaguzzi

     Geleneksel eğitim metodlarına baktığımızda katı kurallar,yetişkinler tarafından benimsenmiş fakat çocuklar tarafından anlaşılması oldukça güç  eskimiş, geçerliliğini yitirmiş davranış kalıpları görüyoruz. Bu kalıplar çocuğun yaşadığı ortamdaki yeni kültürel değerleri ve rolleri öğrenmesini engelleyen bir “duvar” oluşturuyor ve tam da bu noktada çocuklara gereken destekler sağlanarak bu duvarı aşabilmeleri için Reggio Emilia yaklaşımının neden benimsenmesi gerektiğini gözler önüne seriyor.Okularımızda Reggi Emilia benimsenmeli,

     Çünkü;
     Üç öğretmenli olarak nitelendirilen Reggio emilia yaklaşımında ilk öğretmen (ebeveyn), çocuğun eğitiminde bir aktif ortak ve rehber rolünü üstleniyor eğitimin her daim bir parçası oluyor.İkincisi genellikle çiftler halinde çalışan, sınıf öğretmeni araştırmacı rolünü üstlenen ve kasıtlı olarak çocukları onlar için anlam ifade eden çalışma ve diyaloglara dahil eden sınıf öğretmeni.Öğretmen kendini hem bir “öğrenen “ hem “pusula” olarak gördüğü için öğrenme macerasına birlikte atılmakla  her çocuğun kendine yetecek biçimde hareket etmesi ve bilgiyi yapılandırması için ortam ve imkan sağlıyor.Üçüncü öğretmen ise çevre yani işlevsel olmakla kalmayıp çocuğun öğrenmesini yansıtacak şekilde tasarlanmış bir ortam.Öğrenmeyi tetikleyen şey işte çocuğun ebeveyn, öğretmen ve çevre ile olan bu ilişkisi oluyor çünkü ilişkiler, Reggio Emilia felsefesinin tam kalbinde yer alıyor.

      Reggio emilia yaklaşımı ile çocuklara somut yaşantılar sunularak yeni  keşifler yapmalarına fırsat sağlanıyor.Çocuklar resim çizme, heykel, dramatik oyun gibi bir çok sembolik yolla kendilerini ifade etme imkanı buluyor.“Çocuğun yüz dili” adını verilen  bu görüş, çocukların somut yaşantıları sembolik ifadelere dönüştürdükleri çok sayıda dili ifade ediyor. Hazır eğitim materyallerini ve etkinliklerini reddederek çocuğun akranlarıyla birlikte topluluk olarak bilgiyi yapılandırmasını sağlıyor. Çocuk problemlerinin çözümünde “ben biziz “felsefesini benimseyerek akranlarıyla birlikte çalışıyor, öğretmende bu sırada ona yardımcı oluyor.Çocuklar bunu konuşma, yazma, dramatizasyon, şarkı söyleme ve hareketle yapılan etkinliklerle gerçekleştiriyorlar.

      Düşüncelerini nasıl dile getirebilecekleri ve problem çözme yolları konusunda fikirler üretmeleri için teşvik edilen çocuklar proje geliştikçe öğretmenle birlikte “fikir topuna” ileri geri vurmuş oluyorlar.Çocuklar sonuca nasıl ulaştıklarını grafikler ya da kendi yaptıkları modeller arcılığıyla diğer arkadaşlarına gösteriyor.Çocuğun öğrenme dokümanları yaptıkları, düşündükleri, hissettikleri, merak ettikleri ve sorguladıkları bir projede, iki yada üç çocuğun birlikte çalışırken fotoğrafları çekiliyor ve okulun her yerinde bunlara rastlamak mümkün oluyor. Sınıf ortamı çocukların fikirlerini bir birleriyle paylaşabilmeleri için olanaklar sağlıyor. Çocuklar küçük gruplar halinde çalışırken öğretmen çocukların söylediklerini kaydediyor ve daha sonra bu kayıtları onlarla paylaşıyor.Reggio Emilia sınıflarında bulunan panolar öğretmenlerin velilere çocuklarının gün boyu zamanlarının çoğunu sınıfın hangi köşesinde geçirdiklerini gösteren bir diyagramı, çocukların çizimlerini ve çocukların gün içinde kendilerine sunulan bazı özel konular hakkında neler söylediklerini dile getiren metinleri içeren,çocuklara verilen değerin bir göstergesi ve diğer çocuklarla iletişim kurmanın bir aracı olarak çocukların yaptıkları çeşitli çalışmalarla dolduruluyor.

     Esnek ortamlar, öğretmenlerin çocukların ilgi alanlarına daha duyarlı olmasını sağlıyor ve onları bilgiyi çocuklar ile birlikte inşa etme konusunda özgürleştiriyor.Piazza adı verilen “öğretmenin kendisi” şeklinde ifadeler kullanılan ortam ,sadece fiziki çevrenin değil sosyal çevrenin de önemli olduğunun  vurgulayarak yetişkinler ve çocuklar arasındaki sosyal alışverişi kolaylaştırıyor.Reggio Emilia okulları insanları içeri girmeleri ve oyun oynamaları için çekiyor. Her okulda çeşitli miktarda gerçek bitki ve çiçekler, bir kiler ve mutfak, yemek odası, tuvaletler ve bahçe bulunuyor.Böylece çocuklar gerçek hayatlarıyla doğrudan bir ilişki kuruyor.

     Her Reggio Emilia okulunun, doğal materyaller ve sanat malzemeleriyle dolu olan, stüdyo ve laboratuar karışımı “Atelier” adı verilen bir atölyesi bulunuyor.Burda yapılan aktiviteler, öğrencinin kil, resim, kolaj, heykel, gibi yeni araçlarla kendini ifade etmesine yardımcı oluyor.Bu yaklaşımda çocuklar geleneksel testler ve notlarla değerlendirilmek yerine ailelere çocuklarının günlük yaşantıları, gelişimleri ve performansları hakkında geniş bilgiler verilerek bireysel ve grup içerisindeki çalışmalarının ürünleri ve bilgiler velilere gösteriliyor ve belli aralıklarla eve gönderiliyor.

     Sonuç olarak okul öncesi eğitim yaklaşım ve programları arasında özgür,eleştirel,yaratıcı,sosyal,başarılı,bağlantı kurabilen,araştırmacı ve mutlu çocukların Reggio Emilia okullarından çıkmaları şaşırtıcı olmuyor.

     İçeriğin faydalı olması dileğiyle bir sonraki yazımızda görüşmek üzere.

                                                                                                   Birsen Gül ÇAKALLIOĞLU



8 Mart 2019 Cuma

PROJEMİZİ TANIYALIM


           Merhaba, öncelikle Doğadan Nesile, Nesilden Bilime Proje sayfamıza hoş geldiniz. İlk yazımızda sizlere projemizden bahsetmek istiyorum.

           Projemiz Gaziantep İl Milli Eğitim Müdürlüğü koordinatörlüğünde iki farklı ilçede bulunan anaokulu (Mehmet Erdemoğlu Anaokulu ve Zeynep Gençten Anaokulu) ve bünyesinde anasınıfı olan ortaokuldan (Türkan Mehmet Akcan Ortaokulu) gönüllü öğretmenlerden; mesleğinde tecrübeli, yenilikçi, akademik anlamda kendini geliştirmek isteyen, vizyon sahibi okul öncesi ve İngilizce öğretmenlerinin yanı sıra okul idarecileri ve ölçme uzmanlarından oluşmaktadır.
          Bu blogu yazmamdaki amaç ise, daha fazla kişiye ulaşmak, projemizden bahsetmek ve böylece Reggio Emilia ile sizleri tanıştırmak.

          Reggio Emilia, İtalya'nın kuzeyinde 150.000 nüfuslu bir kasabadır. 2. Dünya savaşı sonrasında bu kasabada yaşayan anne ve babaların çocuklarının eğitim alabileceği bir okul kurma girişimi ile başlayan, bugün 'Reggia Emilia' yaklaşımı adıyla tüm dünyaya yayılan bir okul sistemidir. 'Eğitim her çocuğun hakkı.' diyen Loris Malaguzzi bu yaklaşımın yaratıcısıdır. Erken çocukluk döneminde çocuklara daha kaliteli eğitim vermenin okul-aile ve toplum işbirliği içinde çalışması gerektiği fikrini esas almıştır.Bu yaklaşımda sonuç değil süreç, cevaplar değil sorular ve o sorulara anlamlı cevaplar aramaları için çocukların teşvik edilmesi esastır. Reggio Emilia yaklaşımında çocuklara somut yaşantılar sunularak yeni keşifler yapmalarına fırsatlar sağlanır. Çocuklar sırasıyla araştırma, üretme ve hipotezlerini test etme aşamalarından geçer. 

          Reggio Emilia yaklaşımlı bir okulda iyi öğretmen yoktur. daima öğrenen kendini geliştiren değişime ve yeniliklere açık öğretmen vardır. Buradan yola çıkarak; kırsal kesimde okul öncesi dönem çocuklarına zengin uyaranlar içeren eğitim ortamlarının yaratılması ve etkinliklere öğrencilerin katılım düzeylerini arttırmak amacıyla farklı yöntem ve teknikler kullanarak etkinlikleri zenginleştirmesi gereken öğretmen; hizmet içi eğitim kursları, yurt dışı ve içindeki projeler yoluyla kırsala özgü olan zenginlikleri, çocukların eğitimleri sırasında kullanabilecek fırsatlara çevirebilecek kişidir. Tüm bunları yaparken okul öncesi eğitimin önemi ve fen eğitimi konularında aileleri bilinçlendirmek, okul-aile işbirliğini güçlendirmek için de aile eğitim programlarının yaygınlaştırılması gerekmektedir.

         Peki biz projemizde neden Reggio Emilia yaklaşımını tercih ettik?
Okullarımızın dezavantajlı çocuklara eğitim vermesi, yaklaşımın mekan tasarımının okullarımızla uyumluluk göstermesi, okullarımızın stratejik planlarının yaklaşımın ilkeleriyle örtüşmesi, yapılandırmacı yaklaşımı esas alması ve çocuk merkezli olmasıdır.
         Buradan da yola çıkarak projenin amacı; kırsal kesimde erken çocukluk döneminde(48-72 ay) fen eğitimi kalitesinin Reggio Emilia yaklaşımıyla, okul öncesi eğitim kurumlarında ve çocukların yaşadıkları toplumun kültür yapısıyla etkileşimde bulunarak desteklemektir.
       Bu blog ise tecrübeli öğretmenlerin engin bilgileriyle taçlanacak, zaman zaman sizlerle eğitici yazılarda bir araya gelmelerini sağlayacaktır.
       İlk yazı malum, biz kimiz, projemiz, amacımız derken tanışma yazısı olmak durumunda kaldı, daha sonraki yazımda daha uygulanabilir etkinlik ve tavsiyelerle sizlerle olacağım. Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle.


                                                         Özge GÜVENÇ

23 Şubat 2019 Cumartesi

Gaziantep İl Milli Eğitim Müdürlüğü Konsorsiyum liderliğinde üç ortak okul ile yürütülen Reggio Emilia Yaklaşımı Temelli ERASMUS+KA101 projesidir.