OKULLARIMIZDA
NEDEN REGGIO EMILIA YAKLAŞIMI BENİMSENMELİ
Merhaba Doğadan Nesile Nesilden Bilime-Erasmus+Ka1
Projemizin 2. Blog yazısıyla yeniden birlikteyiz. Bu yazımızda sizlere
yaklaşımın öncüsü olan Lois Malaguzzi’nin sözlerinden yola çıkarak
okullarımızda neden Reggio Emilia yaklaşımını benimsememiz gerektiğinden
bahsetmek istiyorum.
“Çocuk 100 dilden oluşmuştur.Onun 100 dili,
100 eli,100 fikri,100 düşünme yolu, 100 oynama yolu, 100 konuşma yolu
vardır.100…Her zaman 100 dinleme yolu,100 sevme yolu,şarkı söylemek ve anlamak
için 100 zevki,keşfetmek icat etmek ve anlamak için 100 dünyası,çocuğun100 dili
vardır ve yüzlerce fazlası…Ama 99 ‘unu çaldılar.Okul ve kültür başı bedenden
ayırdılar.Çocuğun elleri olmadan düşünmesini,kafası olmadan yapmasını,
dinlemesini ve konuşmasını,anlamadan zevk almasını,sadece bayramlarda sevmesini
ve şükretmesini söylediler.Çocuğa orda var olan dünyayı keşfetmesini söylediler
ve 100 ‘ün 99 ‘unu çaldılar.Çocuğa iş ve oyunun ,Gerçek ve fantezinin,bilim ve
hayalin ,gökyüzü ve yeryüzünün neden ve rüyanın birbirine ait olmayan şeyler
olduğunu söylediler. Ve hatta çocuğa 100 ‘ ün orada olmadığını söylediler.Ama
çocuk diretti ve dedi ki ‘’ yolu yok … 100 orada’’ Louis Malaguzzi
Geleneksel eğitim metodlarına
baktığımızda katı kurallar,yetişkinler tarafından benimsenmiş fakat çocuklar
tarafından anlaşılması oldukça güç
eskimiş, geçerliliğini yitirmiş davranış kalıpları görüyoruz. Bu
kalıplar çocuğun yaşadığı ortamdaki yeni kültürel değerleri ve rolleri
öğrenmesini engelleyen bir “duvar” oluşturuyor ve tam da bu noktada çocuklara
gereken destekler sağlanarak bu duvarı aşabilmeleri için Reggio Emilia yaklaşımının
neden benimsenmesi gerektiğini gözler önüne seriyor.Okularımızda Reggi Emilia benimsenmeli,
Çünkü;
Üç öğretmenli olarak
nitelendirilen Reggio emilia yaklaşımında ilk öğretmen
(ebeveyn), çocuğun eğitiminde bir aktif ortak ve rehber rolünü üstleniyor
eğitimin her daim bir parçası oluyor.İkincisi genellikle çiftler halinde
çalışan, sınıf öğretmeni araştırmacı rolünü üstlenen ve kasıtlı olarak
çocukları onlar için anlam ifade eden çalışma ve diyaloglara dahil eden sınıf
öğretmeni.Öğretmen kendini hem bir “öğrenen “ hem “pusula” olarak
gördüğü için öğrenme macerasına birlikte atılmakla her çocuğun kendine yetecek biçimde hareket
etmesi ve bilgiyi yapılandırması için ortam ve imkan sağlıyor.Üçüncü
öğretmen ise çevre yani işlevsel olmakla kalmayıp çocuğun öğrenmesini
yansıtacak şekilde tasarlanmış bir ortam.Öğrenmeyi tetikleyen şey işte çocuğun
ebeveyn, öğretmen ve çevre ile olan bu ilişkisi oluyor çünkü ilişkiler, Reggio
Emilia felsefesinin tam kalbinde yer alıyor.
Esnek ortamlar,
öğretmenlerin çocukların ilgi alanlarına daha duyarlı olmasını sağlıyor ve
onları bilgiyi çocuklar ile birlikte inşa etme konusunda özgürleştiriyor.Piazza adı verilen “öğretmenin kendisi” şeklinde
ifadeler kullanılan ortam ,sadece fiziki çevrenin değil sosyal çevrenin de
önemli olduğunun vurgulayarak yetişkinler
ve çocuklar arasındaki sosyal alışverişi kolaylaştırıyor.Reggio Emilia okulları
insanları içeri girmeleri ve oyun oynamaları için çekiyor. Her okulda çeşitli
miktarda gerçek bitki ve çiçekler, bir kiler ve mutfak, yemek odası, tuvaletler
ve bahçe bulunuyor.Böylece çocuklar gerçek hayatlarıyla doğrudan bir ilişki
kuruyor.
Her Reggio Emilia okulunun,
doğal materyaller ve sanat malzemeleriyle dolu olan, stüdyo ve laboratuar
karışımı “Atelier” adı verilen bir atölyesi bulunuyor.Burda yapılan
aktiviteler, öğrencinin kil, resim, kolaj, heykel, gibi yeni araçlarla kendini
ifade etmesine yardımcı oluyor.Bu yaklaşımda çocuklar
geleneksel testler ve notlarla değerlendirilmek yerine ailelere çocuklarının
günlük yaşantıları, gelişimleri ve performansları hakkında geniş bilgiler
verilerek bireysel ve grup içerisindeki çalışmalarının ürünleri ve bilgiler
velilere gösteriliyor ve belli aralıklarla eve gönderiliyor.
Sonuç
olarak okul öncesi eğitim yaklaşım ve programları arasında
özgür,eleştirel,yaratıcı,sosyal,başarılı,bağlantı kurabilen,araştırmacı ve
mutlu çocukların Reggio Emilia okullarından çıkmaları şaşırtıcı olmuyor.
İçeriğin faydalı olması dileğiyle bir sonraki yazımızda görüşmek üzere.
Birsen
Gül ÇAKALLIOĞLU